Doğalgaz Tesisatı, Kullanım Yeri ve Çevreye Olan Etkilerinin İncelenmesi
Dr. Mak. Müh. Süleyman Tokay
Duyar Vana Mak. San. ve Tic. A.Ş.- Ar-Ge Yöneticisi
Doğalgazın kullanımında özellikle güvenlik ve bilinç ön planda gelmektedir. Hem bu bilinci artırmak ve hem de bu bilinç seviyesinde korunma yöntemlerinin artırılması ve bir düzene oturtulması amacıyla çeşitli yasal düzenlemeler yapılmaktadır. Bu amaçla;
Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik’in yürürlüğe konulması; Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nın 1 Kasım 2007 tarihli ve 5098 sayılı yazısı üzerine, 7126 sayılı Sivil Savunma Kanunu’nun ek 9’uncu maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 27 Kasım 2007 tarihinde kararlaştırılmış ve 19 Aralık 2007 tarihinde 26735 Sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.
2007 yılında yayınlanan bu yönetmelik en son 9 Eylül 2009 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak gerekli görülen ve sektörün ihtiyaçları doğrultusunda revize edilen maddelerin eklenmesi ile son halini almıştır.
Bu revizyon ile birlikte yukarıda bahsi geçen son madde aşağıdaki gibi değiştirilmiştir:
“ Birinci ve ikinci derece deprem bölgelerinde bulunan otel ve motel gibi konaklama tesisleri, toplanma amaçlı binalar, sağlık, eğitim, ticaret ve sanayi binaları ile yüksek binaların ana girişinde, sarsıntı olduğunda gaz akışını kesen tertibat, gaz dağıtım şirketi veya yetkili kıldığı kuruluş tarafından yaptırılır ve belediye gaz dağıtım şirketi tarafından kontrol edilir. “
Bunun gibi pek çok mevzuat ile tüm depolama, sevkiyat ve kullanım gibi ihtiyaçları karşılayacak mevzuat yürürlükte ve güncel şartlara göre revize edilmektedir.
Temel Özellikler:
Doğalgazın yanmasının ardından zehirsiz, külsüz ve dumansız olması nedeniyle çevreye zarar vermemesi, havayı kirletmemesi, diğer yakıtlardan kısmen daha ucuz olması ve depolama ve taşıma maliyetinin olmaması gibi pek çok nedenden ötürü kullanımının fazlasıyla yaygınlaştığı görülmektedir.
Doğalgaz zehirli bir gaz değildir. Fakat havadaki gaz miktarının artmasıyla, yani kaçak durumunda, ortamdaki oksijen miktarı azalacağından boğulmaya neden olur.
Doğalgazın içeriğinde kükürt miktarının minimum seviyede olması yanmış gazların temas ettiği yüzeylerdeki korozyon oluşumunun da minimum seviyede olması sağlamaktadır.
Kullanım Yerleri:
Yurtiçinde enerjinin kullanım alanlarına bakıldığında nihai enerjinin % 79,80’i mal ve hizmet üretiminde, % 14,09’u ulaştırma sektöründe ve % 6,11’i alan ısıtmada kullanıldığı görülmektedir.
2006 – 2007 döneminde TUİK tarafından 2005 verilerine dayanarak yapılan anket sonuçlarına göre; sanayi ve hizmet sektörlerinde 6.106.441 ton eşdeğer petrol elektrik, 4.301.881 ton eşdeğer petrol doğalgaz, 2.537.643 ton eşdeğer petrol motorin tüketilmiştir.
Nihai enerji tüketiminin enerji kaynaklarına göre dağılımına bakıldığında en büyük oran % 24,34 ile elektriğe aittir, bunu sırasıyla % 17,15 ile doğalgaz, % 10,12 ile motorin, % 9,36 ile fuel oil No: 6, % 20,64 ile kömür ve türevleri ve % 18,40 ile diğer ürünler izlemektedir.
Bu ve benzeri enerji kaynakları aynı zamanda hava kalitesini doğrudan etkilemektedir. Özellikle büyük il ve ilçelerde doğalgaz kullanımının yaygınlaşmasıyla hava kalitesi de artmakta ve o bölgede yaşayan insanlar da daha kaliteli yaşama geçme konusunda duyarlılık hakim olmaya başlamıştır.
Ülkemizde genellikle ısıtma sektöründe kullanılması yaygın olarak kullanılan doğalgaz; absorbsiyonlu soğutma sistemi vasıtasıyla kojenerasyon sisteminin ürettiği ısıyı soğutma amacıyla kullanarak değerlendiren soğutma sistemi olarak bilinmektedir.
Absorpsiyonlu soğutma grubu yerine elektrikle çalışan başka bir soğutma grubu kullanılırsa durumunda, tüketilecek olan elektrik enerjisi önemli bir miktarda fazla olmaktadır. Soğutma yüküne ve kullanılan ısının alternatif kullanım kaynağının olup olmadığına bağlı olarak, yatırımın geri ödemesi 1- 3 yıl gibi bir süre içerisinde değişmektedir. Özellikle otellerde kojenerasyon uygulaması ile elektrik üretilirken aynı zamanda atık ısının absorpsiyonlu chiller aracılığıyla soğutmada kullanılması tesise trijenerasyon özelliği kazandırmakta ve yüksek ısıl verimlere ulaşılmaktadır.
Sonuç olarak ısıtma amaçlı kullanılmasının yanı sıra, doğalgaz dağıtım şebekesinin var olduğu bölgelerde otel, hastane ve büyük alışveriş merkezleri, soğuk hava depolarında kojenerasyon destekli absorpsiyonlu soğutma sistemleri (trijenerasyon) finansal açıdan karlı bir yatırım olduğu aşikardır.
Çevreye Etki:
Doğalgaz kullanımı sonucu diğer enerji kaynaklarının yanmasına göre ortama kükürt dioksit ve partikül yayınımı çok daha düşük ve hatta sıfır değerde atıldığından dolayı ülke genelinde hava kalitesinin de yükseldiği gözlemlenmektedir. Hava kalitesi değerlerinin karşılaştırması yapılırken aşağıdaki kriterler göz önüne alınmaktadır:
KVS: Kısa Vadeli Sınır Değeri
PM10: Gaz halindeki emisyonların kimyasal dönüşümü ve yığın halinde şekillenmesi ile oluşan, çapı 10 mikrometre altındaki partiküler maddelerdir.
Aşağıdaki grafikler incelendiğinde büyükşehirlerin çoğunun bu grafiklerde yer almadığı görülmektedir.
Ve fakat genelde doğalgazın henüz ulaşmadığı pek çok il ve ilçenin hava kalitesinin çok düşük olduğu da aşikardır.
Kaynaklar:
TUİK Haber Bülteni, Sayı 125: Sektörel Enerji Tüketim İstatistikleri, 2005
TUİK Haber Bülteni, Sayı 92: Hava Kalitesi, 2008 – 2009 Kış Sezonu
Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik, 19 Aralık 2007, Sayı: 26735 Resmi Gazete
Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, 9 Eylül 2009, Sayı: 27344 Resmi Gazete
Duyar Vana Teknik Yayınları